YOL YAKINKEN, VAZGEÇELİM !

YOL YAKINKEN, VAZGEÇELİM !

Geçtiğimiz hafta, AGROEXPO Fuarı’nda, etkinlik sponsoru Webagron ile Atlas Hub’ın kurucu ortağı ve Agri ClimAcceletor Türkiye Organizatörü Oğul Can Esmer’in davetiyle, çok güzel bir panel gerçekleştirdik. Fuarlarda yapılan paneller her zaman beni biraz korkutur. Çok kalabalıktır, devamlı bir uğultu vardır. Konuşmacıların dikkatlerini dağıtabilecek her ortam mevcuttur. Ancak, korktuğum başıma gelmedi. Hemen giriş kapısında bize ayrılan yerde, önce daha az katılımcı ile daha sonra da oldukça kalabalık bir kitle bizi izledi. 4 değerli konuğum vardı. Agroknow Şirketi’nin kurucu ortağı ve Lidea Girişim Proje Yöneticisi Altan Türel, Originn Creative Hub’ın kurucu ortağı Esra Gönen ile Climate LunchPad Türkiye Temsilcisi İçten Yazıcıoğlu ile dikkat çekici, samimi bir sohbet yaptık.

Panelin, Arka Yüzü

Moderatör olarak görev alınca, her panelin öncesinde muhakkak konuklar ile bir görüşme yapmak adettendir. Biz de, öyle yaptık. Her bir konuk, kendi uzmanlık ve iş alanları ile ilgili deneyimlerini aktaracaktı. Konumuz “sürdürülebilir tarım ve iklim” olunca da, her birimiz odaklanacağımız konuya kolaylıkla karar vermiştik.

Altan Türel, ODTÜ Mezunu, bir çılgınlık yaparak Fethiye’ye yerleşmiş, önce çiftçilik yapmış, daha sonra vazgeçmiş. Kendi şirketini kurmuş, süreç içerisinde sahayı çok iyi öğrenmiş. Çiftçilerin ne beklediğini, onlar için hangi konuların öncelikli olduğunu bilmesi nedeniyle, panelde “çiftçi odaklı” sohbet etmeye karar verdik. Oğul Can Esmer’i çok uzun zamandır tanıyordum, bir tarım girişimcisiydi. Mevcut projesine bir yandan fon bulmaya çalışırken, diğer yandan kendi önerisi ve buluşu olan cihazını deneyecek bir tarlaya yada işletme bahçesine ihtiyacı var. Konumuz zaten belliydi, tarım girişimcilerinin sorunlarını konuşacaktık.

Uzun yıllar İzmir’de Originn, kurulduğu günden bu yana benimsediği değerler ile topluluklar kuran, paydaşları ile iş birliği modelleri geliştiren, çok disiplinli üretim kültürünün ara yüzü olma motivasyonu ile alanlar yaratan bir platform..Yüzlerce etkinlik yaparak, bir buluşma noktası haline gelmişlerdi. Esra Hanım ile, bu konularda ne kadar başarılı olduklarını anlatma konusunda hem fikir olduk. Uzun yıllar danışmanlık yapan, sürdürülebilir finansman olmazsa, tarımın devamının zorluklarını konuşmanın yanında, AB Horizon 2020 sonrasında, başarılı girişimci modellerine yönelik örnekler sunacaktı. Kısacası, tüm hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Sürdürülebilir tarım için, bir “İş ve Gelir Modeli”ni sunabileceğimize inandık.

Panelin, Orta Yüzü

Her bir konuşmacının, neler anlatacağını tahmin ediyordum. Çünkü, tarımı sürdürülebilir kılmak, söz olarak kulağa çok güzel de gelse, mevcut politikalar nedeniyle, gerçekleştirmek çok zordu. Tüm ekosistemin paydaşlarının, sorunları vardı. Bu sorunlara çözüm bulunmadıkça, başarılı olmak mümkün olamayacaktı. Direnç vardı ve bu direnci pozitife dönüştürmek, tek bir kişinin yapabileceği bir konu olamayacaktı. Neden bu kadar karamsar oldum derseniz, hemen açıklayayım.

Birinci konu; sahanın ne beklediğine yönelik mevcut veri halen yok. Çiftçinin beklentisi, sadece günü kurtarmak yani yaptığı masrafı çıkarmak. Ne aldığı hibeler ona yetiyor, ne de üretim yöntemlerini değiştirmeye niyeti var. Haklı olduklarını düşünüyorum. Yıllar boyunca, onları doğru yönlendiren ne Ziraat Mühendisleri olmuş, ne de İlaç ve Gübre Bayileri…Köy kahvelerinde kendilerine anlatılan bilgiler zaten ikna edici olmamış. Aynı köy içerisinde, tüm çiftçiler birbirlerine bakmışlar, kafalarına uyuyorsa, kendi ebeveynlerinden gördükleri yöntemler ile üretim yapmaya devam etmişler. Maliyetlerden şikayet etmişler ama ben bu maliyetlerimi nasıl düşürebilirim diye düşünmemişler bile. Bir ürün, o sene para etti diye, diğer sene herkes aynı ürünü dikmiş ve ekmiş. Sonuçta, ürünleri tarlada kalmış. Birlikte hareket etmeyi sevmemişler, yapılanlar da başarılı olamamış, menfaat-çıkar ilişkisi içerisinde, kurumsallaşamamışlar. Bu birliklerin, profesyonel bir yönetim anlayışı içinde olması gerektiğini öngörememişler.

Gelelim genç tarım girişimcilerine.. Sahayı dinlemeden, dünyada yapılan girişimlere bakmışlar. Birbirine benzer konularda, mucitlikler peşine düşmüşler. Tarladan-Sofraya bir değer yaratmada, parçaları birleştirememişler. Üstüne üstlük, rekabetinde çok yüksek olduğu bir pazarda, farklı hedef kitlelerinin sorunlarına çözmeye yönelik çalışmalar yapmadıkları için, hem ürünlerini markalaştırmak için, hem de bu girişim için gerekli parayı bulmakta zorluklar çektikleri için, çaresiz kalmışlar.

Üstelik, ülkemizde tarım girişimciliği denilince, bunun sadece üretimle ilgili olduğunu düşünen, bir girişimci ordusu yaratılmış. Halbuki, tarım girişimciliği, kırsalda açılan bir okul, bir lokanta, bir atölye olabilir. Köylerde bir canlanma yaratılmak isteniyorsa, köy halkının birlikte karar verdiği ortak bir planlama yapılabilir. Bir girişimci bir kafeterya açarken, diğer girişimci bunun yemeklerini yapabilir. Diğer girişimci, bu köyün geleneksel yapısını devam ettiren kumaşlar ürettirebilir. Bir diğeri, bir Pazar yeri oluşturarak, şehirlerden gelecek kişiler için tur organizatörü olabilir. Ya da bir dolu farklı işler yapılabilir. Ama biri bunu açtı diye, diğerinin de aynısını yapmaması şartıyla…

Gelelim bunun finansal boyutuna… Ülkede şu anda para yok. Bu girişimlere, yatırım yapacak yatırımcılar yok. Devletin hibe olarak verdiği bütçe, zaten kimseye yetecek bir durumda değil. Ayrıca, belki de en önemli konu, girişimciler yapacakları işi anlatacak, iş planı ve gelir modelini bile tam yazamadan, “biz bir başlayalım, yolda zaten karşımıza çıkan zorlukları aşarız” diyorlar. Ancak girişimcilik günü birlik bir karar değildir. Başarısızlığı hem girişimciye hem de ülke ekonomisine zarar veriyor.

Panelin, Ön Yüzü

Yani, iklim krizinin getirdiği tüm olumsuzlukları dikkate alarak, tarım ve gıda ekosistemi, ne kadar başarılı çalışmalar yürütüyor dersek, yanıtını kolaylıkla verebiliyoruz.

Kurumlar birbiri ile ilişki içinde değil, Sivil Toplum örgütleri bu konularda caba gösterse bile çok küçük bir gruba hitap edebiliyorlar. Vermiş oldukları eğitimler, bilgilendirmeler girişimciler için finansal destek vermediği için, verilmiş olarak kalıyor. Girişimcilerin gerçek sorunları dinleyecekleri ortamlar yok. Onlarda sahaya inmeyi pek düşünmüyorlar. Yüzlerce her yıl mühendisler, üniversitelerden mezun oluyor. İlk işe girdiklerinde, usta başının bile onlardan daha bilgili olduğunu görüyorlar. Zaman geçiyor, sorunlar artıyor, daha da kemikleşiyor. Umutsuzluk, güvensizlik artıyor.

Bazen iyi haberler basına yansıyor. Ülkemizde şu anda, havza bazlı çalışmalar başladı. Artık, kimin ne üreteceği belli olacak. Su odaklı planlar yapılacak. Kuruyan göller canlandırılacak ve pek çok heyecan uyandıran sözler duyuluyor.

Ama sonra, ne zaman başlanacak demeye başlıyorsunuz. Yıllar boyunca, çalıştaylar düzenlenlendi, kararlar verildi. Aktiviteler belirlendi. Ne oldu diyorsunuz?

Ve sonuç olarak, yol yakınken “en iyisi biz hiçbir şey yapmayalım” demeye başlıyorsunuz. Sil baştan, boz tekrar yap aynısını demek istemiyorum artık.

Kararlı, inançlı, ezber bozan yöneticileri bekliyorum. Ya siz???

Paylaş:

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp