Elimden geldiğince, ulusal kanallarda, farklı programları izlemeyi tercih ediyorum. Böylelikle, genel sorunlara, farklı bakış açısı ile gözlemlenme imkanım olabiliyor. Bu beni, daha objektif kılıyor, hatta diyebilirim ki, olumsuz değil tam tersine, pozitif bakmama, yeni arayışlar içine girmeme yardımcı oluyor.
Geçtiğimiz hafta içinde, Sözcü TV’de, Uğur Dündar’ın bir programını izlemeye başladım. İki konu benim için dikkat çekiciydi. Bunlardan birincisi, yıllar geçse bile, halen aynı inançla, ülkemizde olan sorunları aktarmaya ve yetkilileri bu konuda önlem almaya çalışıyor. Bir diğeri de, bu yazıma neden olan çok önemli bir misyonu, yani genç meslektaşlarına “Gazeteciliğin” nasıl olması gerektiği konusunda yön gösterici ve model olmaya devam ediyor.
Gazetecilik Neden Önemli?
Gazetecilik, toplumun doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmasını sağlayarak demokrasinin temel taşlarından biridir. Gazeteciliğin önemini açıklayan bazı nedenler arasında; Doğru bilgilendirme, güçlüye karşı denge, fikir özgürlüğü ve çeşitliliği, eğitim ve bilinçlendirme, tarihsel bellek bulunmaktadır. Bu nedenle de gazetecilik; toplumun şeffaflık, adalet ve bilgiye dayalı bir yapıya sahip olmasını sağlar. Bilgi akışını güvenilir ve tarafsız bir şekilde sağlanması durumunda, demokrasiyi koruyan en önemli güç dengesidir.
Kimler Geldi, Kimler Geçti?
İki örnek vermek istiyorum sizlere, aslında hepimiz bu iki kişiyi çok iyi tanıyoruz ama sorun tanımak değil, neden biz bu iki kişiyi halen unutmuyoruz ve hangi özelliklerinden dolayı, onlara “iyi bir gazeteci” oldular diyoruz. Gelin haydi hep birlikte, bu iki kişinin karakteristik ve mesleki özelliklerini gözden geçirelim.
UĞUR DÜNDAR; Türkiye’de araştırmacı, gazetecilik ve televizyon haberciliğinin önde gelen isimlerinden birisidir. 1943 doğumlu olan Dündar, gazetecilikte özellikle yolsuzluk, usulsüzlük ve adeletsizlikleri ortaya çıkaran araştırmacı programlarıyla tanındı. 1970’den itibaren Türk televizyon haberciliğinde araştırmacı gazetecilik kavramını halka buluşturan isimlerden birisi oldu. Onun gazeteci kimliğini öne çıkaran özellikleri arasında;
Halkın Güvenini Kazanan Bir İsim: Yaptığı haberlerle, özellikle halkın güvenine dayanan bir kimlik oluşturdu. Toplumsal konularda sorumlu davranması ve dürüst habercilik anlayışı sayesinde toplumun geniş kesimlerinden saygı gördü.
Arena Programı: 1993’te başlattığı “Arena” programı, Türkiye’de araştırmacı gazetecilik açısından bir dönüm noktası oldu. Programda, toplumu ilgilendiren birçok konuyu detaylı bir şekilde ele aldı; sağlık, eğitim, çevre sorunları gibi farklı alanlarda büyük ses getiren dosyalar hazırladı.
Cesur Habercilik Anlayışı: Dündar, tehlikeli veya hassas konuları ele almaktan çekinmeyen bir gazeteci olarak tanındı. Özellikle yolsuzluk dosyalarında yaptığı araştırmalar ve bu konularda kamuoyunu bilgilendirmesi, cesur habercilik anlayışının örneklerindendir.
Tehditlere Rağmen Kararlılığı: Yaptığı haberlerden dolayı çok kez tehdit almasına rağmen, halkı bilgilendirme görevinden ödün vermemesiyle tanındı. Gazetecilik kariyeri boyunca çok sayıda dava ile uğraşmak zorunda kaldı, ancak mesleki duruşundan taviz vermedi.
Genç Gazetecilere İlham Kaynağı: Dündar’ın gazetecilik tarzı ve sorumluluk bilinci, genç gazetecilere ilham vermeye devam ediyor. Sık sık medya etiği üzerine konuşmalar yaparak, gazetecilikte tarafsızlık ve dürüstlüğün önemini vurgulamaya halen devam ediyor.
Sosyal Sorumluluk Çalışmaları: Dündar, yalnızca habercilikle değil, aynı zamanda sosyal sorumluluk projelerine olan katkılarıyla da tanınır. Eğitim ve çocuk hakları gibi konularda pek çok sosyal projeye destek olmuştur.
Sonuç olarak; Uğur Dündar, tarafsız haberciliğe olan bağlılığı ve toplum yararına olan çalışmalarıyla Türk gazeteciliğinde iz bırakmış bir isimdir. Gazetecilikte etik ve sorumluluk anlayışının güçlü bir savunucusu olarak halkın gözünde güvenilir bir figür olmaya devam etmektedir.
Gelelim ikinci gerçek gazetecilerimizden Mehmet Ali Birand’a, Türkiye’nin en tanınmış gazeteci ve televizyon sunucularından biriydi. 1941 yılında İstanbul’da doğdu. 1964 Yılında Milliyet Gazetesi’nnde çalışmaya başladı. Kısa bir sürede uluslararası alanda tanınan bir muhabir oldu ve Türk medyasının, dünya ile bağlantısını kuran özel bir kişiydi.
32. Gün Programı: 1985 yılında başlattığı “32. Gün” programı, hem Türkiye’de hem de dünya gündeminde öne çıkan konuları ele aldı ve özellikle siyasi röportajları ile dikkat çekti. Bu program, Türkiye’de haber programları için çığır açan bir format sundu ve Birand’ın ismiyle özdeşleşti.
Cesur Soruları ve Tarafsız Yaklaşımı: Birand, röportajlarında cesur sorular sorması ve tarafsız kalma çabasıyla biliniyordu. Bu özelliği sayesinde farklı siyasi görüşlere sahip kesimlerden de saygı gördü ve ele aldığı konulara derinlemesine bakışıyla ön plana çıktı.
Yurt Dışındaki Türk Gazeteciler için Bir İkon: Özellikle Avrupa ve Amerika’daki Türk gazeteciler için bir ilham kaynağıydı. Birand, uluslararası haber kanallarında Türkiye’yi tanıtan ve Türk halkının bakış açısını aktaran ilk gazetecilerden biriydi.
Kapsamlı Kitapları: Birand, Türkiye’nin yakın tarihine dair birçok önemli esere imza attı. “12 Eylül: Türkiye’nin Karar Yılı” gibi kitaplarıyla, dönemin siyasi ve sosyal olaylarına farklı bir bakış sundu ve araştırmacı gazeteciliğin önemli örneklerini sergiledi. Söz aramızda, bu cesareti gösteren ve günümüz tarihini yazan ve bunu belgesele dönüştüren şu günlerde kişi var mı, çevrenizde???
Son Yılları ve Mirası: 2013 yılında vefat eden Birand, Türkiye’de tarafsız ve kaliteli haberciliğin öncülerinden biri olarak hatırlanıyor. Medya dünyasında arkasında bıraktığı miras hâlâ örnek alınmaya devam ediyor ve bir dönemin ikonik yüzlerinden biri olarak anılıyor.
Yine sonuç olarak, Birand’ın gazetecilik alanındaki başarıları, dürüstlüğü ve Türk medyasına kattıkları, onu unutulmaz kılıyor. Ve onu, her daim saygı ile anmaya devam edeceğiz.
Günümüzde, Gazetecilik
Önemli bir konu da, bu işte. Biz, Türk Basını’nda, çok değerli gazetecileri gördük. Şimdi bakıyorum ki, ne televizyon/radyo kanallarında, ne de yazılı basında, sorgulayan, etik değerlere sahip, tarafsız gazetecileri göremiyorum. Üniversitelerde, hiç zannetmiyorum ki, bu ve benzeri modelleri dikkate alarak, gazetecilik mesleği öğretilmiyor.
Demokrasi Kültürü’nün en güzel tarafı, sorgulamak diye düşünüyorum. Susarak, yada görmezden gelerek, hatta her ne olursa olsun, tarafsız bir habercilik, hem toplumu yanlış yönlendirir. Hem de, toplumun bir baskı aracı olabileceğini unutturur. “Elimizden ne gelir Kültürü”nün yaygınlaşmasına neden olur. Aynı, şu günlerde yaşadığımız “sessizlik duvarı” gibi..
