AGROEKOLOJİK YAKLAŞIMI BENİMSEMEK

AGROEKOLOJİK YAKLAŞIMI BENİMSEMEK

Son yıllarda, tüm Avrupa Birliği projelerinde, tercih edilen ve tarım alanlarındaki uygulamalarda istenen yaklaşım “Agroekoloji” Mukakkak dünyanın bir bildiği vardır diye düşünerek, başladım araştırmaya. Nedir ilkeleri, dünyada ve ülkemizde bununla ilgili uygulamalar nelerdir? Bizler, projelerimizi tasarlarken, bu ilkeleri ve felsefeyi nasıl adapte edebiliriz? Araştırma sonuçlarım gösterdi ki, zaten olmazsa olmazmış. Bu serüven, beni düşündürdü. Aslında yapılan hatalarımızı yeniden su yüzüne çıkardı. Çünkü, halen bildiğimiz yolda devam ediyoruz. Tarımın iyileştirilmesi ile ilgili süreçlerde, babadan kalma geleneksel yöntemler ile uygulamalara devam ediyoruz.

Agroekoloji’nin Temeli ve İlkeleri

Agroekoloji, tarımın çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlarını entegre eden sürdürülebilir bir yaklaşım. Ekosistemlerin doğal işleyişini temel alıyor ve tarımsal faaliyetleri bu prensiplere göre düzenliyor. Hem üretim sistemlerini ekolojik olarak daha sürdürülebilir hale getirmeyi hem de çiftçilerin, toplulukların ve doğanın ihtiyaçlarını dengeli bir şekilde karşılamayı hedefliyor.

İlkeleri arasında; ekolojik denge, toprağın sağlığının korunması, su kaynaklarının korunması, biyolojik çeşitlilik, yerel bilginin yayılması ve toplulukların katılımı, enerji ve kaynak etkinliği, sosyal eşitlik yani küçük ölçekli çiftçilerin haklarını, kadınların katılımını ve topluluk refahını desteklemek bulunuyor.

Türkiye’de agroekoloji alanında çeşitli projeler ve girişimler, farklı şehirlerde uygulanıyor. Bu projeler arasında; Sürdürülebilir  Yaşam Derneği tarafından yürütülen “Gıdamız Geleceğimizdir Projesi”. Ankara kırsalında agroekolojik üretim ve tedarik çalışmalarını teşvik etmeye yönelik başlamış. Proje kapsamında; yerel üreticilerin desteklenmesi, kompost yapımı, kuraklık koşullarına uygun üretim stratejilerinin geliştirilmesine yönelik faaliyetler önceliklendirilmiş. Kısacası kırsalda, hem iklim değişikliğinin hem de olası sosyoekonomik krizlere karşı dayanıklı yerel gıda sistemlerini oluşturmak ana hedeflerden birisi olmuş.

Hedeflere Ulaşma Stratejisi

Ülkemizde, en temel sorunlar arasında; davranış değişikliği yatıyor. Hem tüketiciler hem de üreticiler, alışkanlıklarını değiştirmek istemiyor. Eski yöntemler ya da bilinenler ile devam etmek, daha kolaylarına geliyor. Gıdamız geleceğimiz projesinde, bu değişiklik için farklı argümanlar kullanılmış. Yerel üreticiler ve tüketiciler tüm süreçlere dahil edilmişler. Çiftçi-tüketici buluşmaları düzenlenmiş, topluluk destekli tarım modellerinin nasıl oluşturulacağına dair eğitim ve kapasite geliştirme çalışmaları başlatılmış.

Bununla da kalmamış, tüm katılımcılara doğal kaynaklarımızın yönetimi konusunda da, bilgilendirilme yapılmış. Kimyasal gübre kullanımı yerine organik gübrenin kullanımına teşvik edilmiş,  uygun sulama teknikleri (damla sulama) ve su hasadının nasıl yapılacağına yönelik bilgiler sunulmuş.

Kooperatifler arasında bir ağın oluşturulması çiftçilerin ürünlerini hem etkili bir şekilde pazarlayabilmelerine yardımcı olunmuş, hem de birbirleri arasında dayanışma ekonomisinin güçlenmesine önem verilmiş. Katılımcı Güvence Sistemi, çiftçi ve tüketici arasında bir güven ilişkisi yaratmış, bu da doğal olarak sertifikasyon için önemli olan ürün izlenebilirliğinin önemini ortaya çıkarmış. Sonuçta, kurulan özel ve yerel pazarlar aracılığı ile aracı olmadan, çiftçinin daha fazla kazandığı, tüketicinin daha sağlıklı ürünlere ulaştığı bir ağın kullanılabileceğini kanıtlamış.

Agroekolojik temelli üretim şekli, sadece Ankara ili ile sınırlı kalmıyor. Kaz Dağlarında organik zeytin ve zeytin yağı üretimi için; Çukurova Bölgesinde polikültür tarım, biyolojik mücadele yöntemleri ile zararlıların doğal kontrolünü sağlamada; Hatay ve çevresinde “Tarımsal üretimde onarıcı dönüşüm” projesiyle;  İzmir ve Seferihisar’da Cittaslow hareketiyle; Kars ve Ardahan Bölgesinde doğal otlaklar ile hayvancılığın güçlendirilmesi; Konya Karapınar’da çölleşmeyle ve erozyonla; Marmaris ve Köyceğiz’de ise  organik bal üretimi, aromatik bitki yetiştiriciliği açısından değerlendirilerek çoğaltılmaya çalışıyor.

Dünyada Neler Oluyor?

Şüphesiz, dünyadaki gelişmeler çok daha profesyonel ve kalıcı temeller üzerinde düşünülerek yapılıyor. Örneğin; 1990’larda Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte petrol ve kimyasal gübre temininde kriz yaşayan Küba’da, şu anda agroekolojik yöntemler aracılığı ile şehirlerin önemli bir kısmı kendi gıda ihtiyacını yerel kaynaklardan yararlanarak gerçekleştiriyor.

Brezilya’da “Topraksız İşçiler Hareketi” aracılığı ile hem yoksullukla hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından yerel toplulukların ekonomik bağımsızlığını sağlamaya çalışılıyor.

Fransa, Avrupa Birliği’nde agroekoojik tarımda lider ülkelerden birisi. Çiftçilere finansal destek sağlayarak, hem organik tarımı ve hem de kısa tedarik zincirinin oluşumunu sağlamış durumda.

Hindistan’da, Andhra Pradesh Doğal Tarım Programı kapsamında; ürün verimliliğini artırırken çevresel zararları minimuma düşürmeyi başlarmış, maliyet düşüşünü sağlayarak da, çiftçi refahını artırmaya devam ediyor.

Son iki örnek de Senegal ve Meksika’dan.

Senegal’de özellikle yenilenebilir enerji kullanımı ve toprakların korunmasına yönelik yerel halk ile işbirliğine girilen projeler yapılırken; Meksika’da ise yerli topluluklar tarafından uygulanan geleneksel bir tarım yöntemi olan Milpa sistemi sayesinde, kimyasal girdi kullanmadan geleneksel bilgi birikimini çevresel sürdürülebilirliği koruyacak şekillendiriyorlar.

KISACASI, SONUÇ

2025 Yılı’nın ilk haftaları içerisinde, yeni kararlar alınırken, tarım politikalarında “Agrokolojik Yaklaşımı” benimseyen stratejiler üzerinde durmanın önemi, bir kez daha ortaya çıkıyor. Tarım ve gıda konusu, geleceğimizin çok önemli bir konusu. Hiç kimseye de teslim edilemeyecek özel bir durum. Umarım, yeni yıl, tüm politik karar vericiler için, bilinçli bir seçimi yapacakları süreçleri yeniden değerlendirmeleri için, bir fırsat sunuyor….

Paylaş:

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp