İHRACATÇILARIMIZ DA, YURT DIŞINA KAÇIYOR

İHRACATÇILARIMIZ DA, YURT DIŞINA KAÇIYOR

Kaçan kaçana diye başlayacağım, sizleri biraz heyecanlandırmak için. Ancak amacım, ülkemizde tarım yapan işletmelerin ve ihracatçıların aslında sorunlarını dile getirmek ve kendileri için buldukları çözümleri paylaşmak istiyorum. Bu konu nereden aklıma geldi derseniz, bir tesadüf oldu. Ege TV’de her hafta “Tarım ve Hayvancılık Vizyonu” programını sunuyorum. Bu hafta çok değerli bir konuğum oldu. Yıllar içerisinde, Türkiye İhracatçılar Birliği Meclisi’de olmak üzere, EİB’de farklı başkanlıklarda bulunan Mediterranean Tarım-Laurus Nobilis Georgia Ilc’nin sahibi Enver Özsoy ile sohbetim sırasında, ilginç bir ifade de bulundu. “Yıllar içerisinde, bir Türk firması tonlarca ihracat yapardık. Daha sonra kilolarca yapmaya başladık, şimdi de ithalat yapıyoruz”dedi. Bu sözler içimi acıttı. Bu sözlerin arkasındaki gerçekleri araştırmaya başladım. İki soru ile başladım. Birincisi, ülkemizde ihracat yapan tarım işletmelerinin temel sorunları nelerdir? İkincisi ise, bu işletmelerden bazıları neden yurt dışına kaçıyor ve neler planlıyorlar?

Tarımda, İhracat Yapan Firmalar ve Sorunları

Türkiye’de ihracat yapan tarım firmalarının kesin sayısına dair güncel bir veri tam olarak bilinmiyor. Bu oldukça olumsuz bir durum. Bir ülkede, net sayıları veren galiba her hangi bir kurum halen yok. İnternet verilerine bakıldığında, tahmini olarak, gıda ve içecek sektöründe 46 binden fazla işletme faaliyet göstermekte ve bu sektörde 489 binden fazla kişiye istihdam sağlanıyor. Bu veri bizi tatmin etmiyor doğal olarak.. Ama merakımı sürdürüyorum ve 2024 yılında, tarımda ihracat rakamlarını soruyorum.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumuklu’nun verdiği bilgiye göre, Ocak-Haziran Döneminde, ilk ayda yüzde 5,64 artışla 12,3 Milyar Dolar’dan, 12,9 Milyar Dolara yükseldiğini öğreniyoruz ve sonuç olarak yıl sonu itibariyle 35 Milyar Dolara ulaşmışız. İthalat rakamlarımız ise yüzde 21,8 azalışla 12,4 Milyar Dolardan, 9,7 Milyar Dolar gerileme olmuş. Bu veriler şunu söylüyor. Ülkemizde tarım ürünlerinin yurt dışı pazarlarda gücü her geçen gün artarken, dışarıdan hammadde alımlarımız azalmış. Çok sevindirici bir haber verdiğimi düşünebilirsiniz, ancak bunun gerçek olmadığını birlikte okuyarak göreceğimizi düşünüyorum. Ancak önce, ihracatçı firmalarımızın temel sorunlarını bir inceleyelim. Birincisi yüksek girdi maliyetleri. Nasıl çiftçilerimiz için girdi maliyetleri yüksek ise, ihracat firmaları da sözleşmeli tarım yaptırdıkları çiftçilere sundukları hizmetler için yaptıkları maliyetler, bir o kadar yüksek. İhracat yapan firmaların büyük bir çoğunluğu, belli çiftçi grupları ile çalışıyorlar. Onların yıl içindeki üretimlerinden sorumlular. Yani, tohum/fide desteği veriyorlar. Mühendisleri’ni devamlı sahada tutuyorlar. Üretimin her aşamasında, kontrollerini devam ettiriyorlar ki, en verimli ve kaliteli ürünü tarladan aldıktan sonra, işlemeye alabilsinler. Bu nedenle, her mazot, gübre fiyatlarındaki artış, onları etkiliyor.  İhracatta “güven” çok önemlidir. Bir kez karşı tarafın güveni sarsılırsa, bunun devamı söz konusu olmayacaktır. Bir yandan iklim krizinin etkileri, diğer yandan değişen çevresel/iklimsel koşullar, “açık fabrika” olan üretimi çok etkiliyor. Beklenen aynı kaliteli ürünü sunmak, ihracatçı firmanın önemli sorunlarından birisi…Çünkü, uluslararası pazarlar da rekabet çok fazla, talep her zaman “marka ürünlerine” yönelik.

Bazı ülkelerin uyguladığı yüksek veriler ve kotalar, ihracatçıların bu pazarlara erişimini de zorlaştırıyor. Bir örnek vermek gerekirse, AB’nin Türkiye’ye uyguladığı gümrük vergileri ve kota sınırlamaları, zeytin ve zeytinyağı ihracatçıları için önemli bir engel teşkil ediyor. Ürünlerin taşınması, depolanması gibi alt yapı eksiklikleri, hem ihracat süreçlerinde aksamalara, hem de maliyet artışlarına neden oluyor. Devletten her zaman istedikleri destekleri alamayan ihracatçılar, kendi gayretleri ve kendi deneyimleri ile kısacası yıllardır, kendi başlarına mücadele veriyorlar.

Çözümü, Farklı Yöntemlerde Bulmuşlar

Geçen yıldan bu yana duyduğum, bir konu daha var. Doğruluğu ve nedenleri konusunu henüz incelememiştim. Enver Bey’in sözleri üzerine, “Neden, tarım işletmeleri, yurt dışından araziler alıyor ve kiralıyor? sorusunu bir kez daha sordum. Euronews, Avrupa ağırlıklı yayın yapan çok dilli bir kanal. Tarım işletmelerin yurt dışında  kiraladıkları veya satın aldıkları topraklar için, kendi ülkelerinin gıda arzını güvence altına almak ve gıda ticaretine hakim olma motivasyonu olduğunu yazıyor. Verilen bilgiye göre, dünyada yaklaşık 203 milyon hektar tarım alanı  gelişmiş ülkelerden uluslararası şirketlerce satın alınıyor ve kiralanıyor.  Bu ülkeler arasında;, ABD, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve Hindistan geliyor. Topraklarını en fazla kiraya veren ülkeler arasında;  Endonezya, Filipinler, Kongo, Sudan bulunuyor.

Türkiye’de durum nasıl?

Türk ihracatçı tarım firmaları, yurt dışında arazi satın alarak veya kiralayarak çeşitli tarımsal faaliyetlerde bulunuyorlar. Bu girişimlerin temel amaçları arasında, Türkiye’de iklim veya coğrafi koşullar nedeniyle üretimi sınırlı olan ürünleri yetiştirmek, hammadde teminini güvence altına almak ve uluslararası pazarlarda rekabet avantajı elde etmek bulunuyor. Bu tür uluslararası yatırımlar, Türk tarım sektörünün çeşitlenmesine, hammadde temininin güvence altına alınmasına ve ihracat potansiyelinin artırılmasına katkı sağlıyor.  Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanlığı, son yıllarda, Latin Amerika ve Afrika’da 10 ülkede tarım arazisi kiralamak için görüşmelere başlamasının nedeni; üretimi zor olan ürünlerin ekimini yurt dışında gerçekleştirerek, bu ürünleri Türkiye’de işleyip ihracatını sağlatmak.

Bu konuda ciddi girişimleri olan büyük şirketler var.

Örneğin, Bursalı Alara Tarım Ürünleri AŞ’nin ortağı ve Genel Müdürü Kerim Taner, 2005 yılından bu yana, Arjantin’de 400 dönümlük bir arazi satın alarak tarımsal üretim yapıyor.

Sudan’da, Adana’daki Ceyhan Girişimci İş İnsanları Derneği’nin üyeleri, 20 bin dönümlük alanı kiralayarak, süt çiftliği kurmuşlar. Bu sene, , 13 bin dönüm yeni alan kiralamışlar.

Etiyopya; Öksüzhan ve üç Türk iş insanı Omo Valley’de , 99 Yıllık 30 bin hektarlık arazi kiralamış.

Zambiya; Ali Demir İnşaat ve Gıda firması Seranga şehrinde 5 bin dönüm, Sudan’da 10 bin dönüm arazinin sahibi olmuş.

Nijerya; Hakan Özel, Ateş Okta, Ömer Cürebal ve Kenan Yalavaç isimli girişimciler Anatolia Agriculture  Şirketi olarak, 5 bin dönüm arazi kiralamış.

ABD; Gaziantep asıllı Boyhan Gıda 2007 yılında 8 bin dönüm arazi satın almış. Ayrıca Lexin Capital 2011 yılında 22 milyon dolara, 2013’ün sonunda 81 milyon dolara arazi satın almışlar.

Bütün bunlar gösteriyor ki, Türk İhracatçısı çok daha zor bir yolu seçiyor. Çünkü, ülkemizde artık tarım yapılamıyor. Büyük arazilerimiz yok yada parçalandığı için toplu üretim yapılamıyor. Bunları üreten çiftçi sayısı, işçi yok. Devletin desteği yok ve yapayalnızlar. Çareyi, yurt dışına kaçmakta bulmuşlar. Gittikleri yerde, saygıyla karşılaşmışlar. Bu işleri yapmaları için, kanunlar ve tüzükler gelen firmalara yönelik düzenlenmiş. Her türlü kolaylık sağlanmış. Ne yapsın işletme sahipleri. Sürdürülebilir tarımı, kendi ülkesinde değil de, başka ülkelerde devam ettirerek, kendi yaşamlarını ve varlıklarını korumaya çalışıyorlar. Hem iç acısı, hem de başarı diyelim…

 

 

Paylaş:

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp